Press "Enter" to skip to content

Türk Toplumu, Gıda Endüstrisine Neden Güvenemiyor?

Last updated on March 19, 2023

Esasında, bu sorunun temelde iki nedeni bulunmakta. İlki, denetim ve kural koyma mekanizmasının yeterince etkin olmaması. İkincisi ise, para kazanmak uğruna toplum sağlığını ve inanç kurallarını önemsemeyenlerin sayısı hiç de az değil. Ben ikincisine değinmeyeceğim. İlk problem çözüldüğü takdirde ikinci neden de doğal olarak ortadan kalkacaktır.

Ülkemizde ne yazık ki, gıda endüstrisinin denetimi hala etkin ve işlevsel değil. Bunun başlıca nedeni “gıdanın” tam olarak nerede konumlandırılması gerektiğinin kararına varılamamasıdır.

Nitekim önceleri gıda müstakil bir konu değildi ve gıda denetimi Sağlık Bakanlığı’nın uhdesindeydi. 2003 sonrasında “gıda” konusu müstakil bir konu olarak değerlendirildi ve gıda denetimi Tarım Bakanlığı’na devredildi. Bu dönemde bakanlığın adı da Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olarak değiştirildi. Bu dönemde, gıda mühendisliği bölümleri de git gide artmış ve gıda kanunu geliştirilmişti.

Gelecek görünümü, gıda endüstrisinin ve gıda güvenliğinin teminat altına alınmış olduğu yönünde idi. Ancak, ne yazık ki beklenen olmadı ve tasarlanan çarklar, beklenen etkiyi oluşturamadı. Belki de, bunun nedeni oluşturulan vizyona uygun şekilde yönetimin sergilenememesiydi.

Nihayetinde, vizyon terk edildi ve Bakanlığın adı da Tarım ve Orman Bakanlığı olarak değiştirildi. Ortaya konulan vizyon çok doğru bir adımdı, ancak süreç tutarlı şekilde yönetilemedi.

Mevcut düzende Türk Gıdası, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 19 biriminden biri olan Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü’ne emanettir. Ancak, ortada bir çarpıklığın bulunduğu, Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü’nün Haziran 2022’de yayınladığı faaliyet raporunda göze çarpmaktadır.

Raporun henüz ilk sayfasında 2022 yılında hayvanlara uygulanan aşı sayıları verilmekte. Bu iş, elbette Tarım ve Orman Bakanlığı’nın görevidir. Ancak, Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü’nün bu iş ile alakası nedir ve neden bu işi bu birim yapmaktadır? Raporun bir sonraki sayfası veteriner laboratuvar hizmetleri ve ruhsatlandırma ile alakalı. Bu iş de Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü’nün işi değil.

Raporun devamında ruhsat verilen deri ve post işletmelerinden bahsedilmekte. İlerleyen kısımda bitki koruma alanında gerçekleştirilen faaliyetlerden bahsedilmekte. Ancak, bu faaliyetler de Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü’nün sorumlu olmaması gereken faaliyetler. 27 sayfalık faaliyet raporunun ancak 21. sayfasında yapılan gıda denetim faaliyetlerine yer verilmiş. İki sayfa da gıda denetim faaliyetlerinden bahsedildikten sonra yem işletmeleri ile ilgili faaliyetlere geçilmiş.

Normal bir vatandaş, söz konusu raporu incelediğinde çarpıklığı hemen anlayacaktır. Açıkçası bu faaliyet raporunda, gıda işletmelerinin denetimine dair detaylı faaliyet raporu beklerim. Kaç ürün tetkik edilmiş, kaç ürün yasaklanmış ve niye yasaklanmış, bu bilgileri beklerim. Gıda katkı maddeleri hususunda ne gibi bilimsel araştırmalar yapılmış-yaptırılmış, beklerim. Dünyada gündeme gelen güncel konularda ne gibi çalışma ve faaliyetler yapılmış, beklerim.

Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü’nün alt birimlerine bakılacak olursa;

  • Bitki Sağlığı ve Karantina Daire Başkanlığı
  • Hayvan Sağlığı ve Karantina Daire Başkanlığı
  • Gıda İşletmeleri ve Kodeks Daire Başkanlığı
  • Veteriner Sağlık Ürünleri ve Halk Sağlığı Daire Başkanlığı​
  • Gıda Kontrol ve Laboratuvarlar Daire Başkanlığı
  • Bitki ve Bitkisel Ürünler Sınır Kontrol Daire Başkanlığı
  • Hayvan ve Hayvansal Ürünler Sınır Kontrol Daire Başkanlığı
  • Bitki Koruma Ürünleri Daire Başkanlığı​
  • Yem Daire Başkanlığı
  • Risk Değerlendirme Daire Başkanlığı
  • İdari İşler ve Koordinasyon Daire Başkanlığı​

Çok açık şekilde görülüyor ki, Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü aslında sorumlu olmaması gereken işlerden sorumlu ve bu birimin yapmaması gereken faaliyetleri yapmakta. Asıl sorumluluk alanı olan “gıda” da ise bu yüzden yeterince derinlemesine faaliyetler yürütememektedir.

Etkin Bir Gıda Sistemi İçin Neler Yapılmalıdır?

Öncelikle, vazgeçilen vizyonun tekrar hayata geçirilmesi gerekir. Gıda konusu şuan, Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde sıkışıp kalmış ve gıda ile sorumlu birim, açıkçası gıdadan daha fazla tarım alanında faaliyet yürütmekte.

Bu durumun çözümü için “gıda” konusu tekrar ön plana çıkarılmalıdır ve faaliyetleri keskin şekilde sadece “gıda” ile ilgili olmalıdır. Bakanlığın adının yeniden Tarım ve Gıda olması gerekir. Aynı şekilde “orman” konusu da yeniden Çevre Bakanlığı ile birlikte düşünülmelidir.

Kanunî alt yapı olarak, toplum beklentileri karşılanmalıdır. Bu yönüyle, özellikle gıda katkı maddeleri ve genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) alanında önemli eksiklikler mevcuttur. Nitekim toplumun helal ve haram hassasiyeti, mevcut kanun ve yönetmelikler ile yeterince karşılanamamaktadır.

Burada yapılması gereken oldukça açıktır; bu gıda bileşenlerinin haram-helal olma durumunu Gıda ve Tarım Bakanlığı belirleyecek konumda değildir. Bunun için Diyanet İşleri Başkanlığı ile Bakanlığın işbirliği yapması gerekir. Ben bir akademisyen olarak üzerime düşen sorumluluğu yerine getirerek, daha önce bu durumu Cimer’e ve Bakanlığa bildirdim.

Cimer’e yapmış olduğum öneri şu şekildeydi;

“Sizin de malumunuz üzere, toplumumuzda gıda katkı maddelerinin haram-helal olma durumuna dair ciddi bir kafa karışıklığı söz konusu. Bu hususta, medyada doğru-yanlış birçok bilgi paylaşılmakta ve bu durumdan dolayı vatandaşımızın önemli bir kısmı endüstriyel gıdalara karşı mesafeli veya önyargılı hale gelmekte.

Bu durum da, endüstriyi zor duruma sokmaktadır. Ben, bu problemin çözümü için Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde gıda araştırma biriminin kurulmasının kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. Gıda bilimcilerden ve ilahiyatçılardan oluşturulacak bu birim, gerek gıda katkı maddelerinin menşeini araştırarak gerekli izin veya yasakları düzenler; gerekse üretim teftiş raporlarını inceleyerek, tüm gıdalarda helal güvencesini kesin bir şekilde verir.

Üretim yerlerinin teftişini imamlarımız ile Tarım Bakanlığı’nda görevli mühendislerimiz ortak yapabilir ve teftiş raporlarını düzenli olarak bu birime gönderebilir. Elbette, imamlarımıza bu alanda kısa süreli eğitim verilmelidir.”

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın hazırlamakta olduğu Türk Gıda Kodeksi Gıda Katkı Maddeleri Yönetmeliği’ne ise şu görüşü bildirdim;

“Gıda katkı maddelerinin menşeine bağlı olarak haram ve helal olma durumuna dair toplumda ciddi endişeler mevcuttur. Bu bağlamda, madde 6- (2) son derece yetersizdir. Gıda katkı maddelerinin menşeine göre helal ve haram olma durumunu inceleyen ve denetleyen bir birime ihtiyacımız olduğunu düşünmekteyim….

….. Bu birim, helal ve haram ölçütünü bildiren Diyanet İşleri Başkanlığı ile, katkı maddesinin yapı ve menşeini tespit eden Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ortaklığında kurulmalıdır. Her yeni gün, yeni katkı maddesinin geliştirildiği günümüzde, bu maddelerin İslam’a uygunluğunun incelenmesi ve işletmelerin bu açıdan da denetlenmesi ülkemiz için bir zorunluluktur.

Dolayısıyla, 6. Maddede, “Gıda katkı maddelerinin helal olma yönünden incelenmesi ve denetlenmesi, kurulacak birimin uhdesindedir” şeklinde bir atıf yapılabilir. Aynı şekilde, “Gıda katkı maddesinin kullanım iznini bu birim verir.” ibaresi de yer almalıdır.”

Gıdanın sağlık yönünden değerlendirilmesinde ise Tarım Bakanlığı’nın Sağlık Bakanlığı ile işbirliğine gitmesi gerekir. Bu işbirliği toplum sağlığı açısından muhakkak yapılmalıdır.

Kurulacak birim, sağlık açısından güvenilir gıda katkı ve bileşenlerinin onayını vermeli; sağlığa uygun olmayan bileşen ve katkıların kullanımını yasaklamalıdır. Sağlık Bakanlığı ile işbirliği yapamadan bunu sağlayabilmek mümkün olmayacaktır.

Daha açık bir ifade ile gıdalarda inanç ve sağlık yönünden gerekli düzenlemeleri yapmak üzere iki farklı kurula ihtiyacımız var. Tabiatı ile bu kurulların oluşturulmasında söz konusu alanlarda uzman kurumlarla (Diyanet İşleri Başkanlığı ve Sağlık Bakanlığı) işbirliğine gitmek gerekmektedir.

Bir diğer önemli husus, üretimin anlık olarak denetlenmesi gerekliliğidir. Mevcut durumda, bir işletmeden sorunlu ürün aldığınızda bunu 174’e arayarak şikayet edilebiliyor. Ancak, şikayet üzerine yapılan denetim ve periyodik denetim çoğu zaman yeterli olmamaktadır.

Bunun yerine, belirli bir üretim kapasitesinin üstünde üretim yapan işletmelerin denetimi anlık gerçekleştirilmeli; üretimin başında devamlı surette kontrolörler bulunmalıdır.

Kontrolörün iznine tabi olarak ürün sevkiyatı gerçekleştirilebilmelidir. Bununla birlikte, aynı fahri trafik müfettişliği gibi fahri gıda müfettişliği statüsü de söz konusu olmalıdır. Elbette, bu müfettişler gıda konusunda uzman olmalı ve gerekli diğer şartlara da sahip olmalıdır.

Esasında, belirli yönleriyle gıdanın kontrol ve denetiminde yeterli kanunî alt yapıya sahibiz. Ancak, uygulama ve yaptırım konularında eksikliklerimiz mevcut. Yaptırım hususu kesinlikle geliştirilmeli ve katî şekilde uygulanmalı. Gıdaya hile yapan şahsın, başka bir marka ile yeniden o işi yapması, çok vahim bir durum. Gıdaya hileye, kimsenin tenezzül ve cesaret edememesi gerekir; yaptırımların bu seviyeye getirilmesi gerekir.

Tarım boyutunda da önemli revizyonlar gerekmektedir. Ancak ben bir gıda bilimci olarak yalnızca uzmanı olduğum alanda fikir vermek isterim. Tarım, ziraat ve hammaddenin depolanma süreci konularında doğru fikirlere ve adımlara ihtiyacımız olduğu kesindir.

Özetle, gıdanın etkin kontrolünü ve denetimini sağlamak amacıyla şunlar yapılmalıdır;

1. Gıda ve Tarım vizyonuna yeniden dönülmeli; “gıda” müstakil bir konu olarak ele alınmalı,

2. Gıdaların helal ve haram yönünden değerlendirilmesinde Diyanet İşleri Başkanlığı ile ortak bir kurul oluşturulmalı ve ilgili mevzuat bu yönde hazırlanmalı,

3. Gıdaların ve gıda bileşenlerinin sağlık yönünden değerlendirilmesinde Sağlık Bakanlığı ile ortak bir kurul oluşturulmalı ve ilgili mevzuat bu yönde hazırlanmalı,

4. Belirli bir üretim kapasitesinin üstünde üretim yapan işletmelerin gıda denetimleri periyodik olarak değil gerçek zamanlı yapılmalı; üretim varsa anında denetim ve kontrol de olmalı,

5. Fahri gıda müfettişliği statüsü oluşturulmalı,

6. Hileye karşı yaptırımlar şiddetlendirilmeli; kanun ve yönetmeliklerin caydırıcılığı artırılmalı.

Ben sorumluluğumu yerine getirerek, bu yazıyı görüş olarak Cimer’e bildirdim. Ancak, bu tür revizyonların yapılabilmesi için kamuoyu oluşması gerekir. Kendi sağlımız için; esasında nesillerimizin sağlığı için gıda konusunu ciddi ve oturaklı şekilde ele almak zorundayız. Gıda güvenliği, bir bekâ meselesidir.


Bu yazı da ilginizi çekebilir;

İçme Suyunun Sahip Olması Gereken Kalite Özellikleri

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *